Konuşmada, Orta Doğu ve Arap dünyasının Türkiye'deki 14 Mayıs seçimlerine nasıl baktığı ele alınıyor. Özellikle Körfez basınının (örneğin El Cezire ve El Arabiya) Türkiye'deki seçim sürecini yakından takip ettiği ve bu süreçte AKP ile muhalefet arasındaki dengeleri analiz ettiği vurgulanıyor. Körfez ülkeleri (örneğin Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri) ve Mısır gibi ülkelerin basınlarının, Türkiye'deki seçimlere kendi perspektiflerinden baktığı belirtiliyor.

2011'den itibaren AKP yönetiminin Körfez medyası üzerinden bölgeye yönelik politikalarını aktardığı, ancak muhalefetin bu medyada çok az yer aldığı ifade ediliyor. Son dönemde ise muhalefetin (özellikle Kemal Kılıçdaroğlu ve altılı masa) daha fazla gündeme geldiği ve Körfez basını tarafından daha yakından takip edildiği aktarılıyor. Muhalefetin bölge ülkeleriyle ilişkilerde nasıl bir politika izleyeceği konusunda belirsizlikler olduğu, bu durumun Arap dünyasında kafa karışıklığına neden olduğu belirtiliyor.

Suudi Arabistan ve İran arasındaki yakınlaşmanın da Türkiye'nin bölgedeki konumunu etkilediği, bu durumun Körfez ülkeleri için Türkiye'nin dengeleyici rolünü azalttığı ifade ediliyor. Seçim sonrası dönemde, muhalefetin kazanması halinde Suriye ve Libya gibi bölgelerdeki askeri varlığın azaltılmasının beklendiği, ancak muhalefetin bu konularda net bir politika ortaya koymadığı vurgulanıyor.

Erdoğanın yeniden seçilmesi durumunda ise bölge ülkelerinin onunla nasıl çalışacaklarını bildikleri, ancak Erdoğanın güç zehirlenmesi yaşayarak daha agresif politikalar izleyebileceği endişesi taşıdıkları belirtiliyor. Son olarak, Çinin Kuşak Yol Projesi kapsamında Suudi Arabistan ve İran gibi ülkeleri bir araya getirdiği ve bu durumun bölgesel dengeleri değiştirdiği ifade ediliyor.